Deprem Günlüğü - Hasar Tespiti - Bölüm 2
Akşam 23.00 sıraları... Telefonum çaldı. Arayan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı İl Müdürlüğü. Bölgede hasar tespiti için inşaat mü...
Yazı dizimin ikinci ve son bölümüne başlıyorum. Hatırlayacağınız üzere, "Deprem Günlüğü - Neler Yaptık - Bölüm 1" yazısında 12 adet konteyneri içlerinde ayni yardımlarla birlikte bölgeye gönderdiğimizden bahsetmiştim.
Tabii youtube için video içeriği üretmeye başladığımdan beri clickbait nasıl yapılır, insanlar nasıl merakta bırakılır gibi konularda epey bir şeyler öğreniyorum. Bu nedenle o yazımı 16 Şubat tarihinden bahsederek sonlandırdım. Böylece yazının ikinci bölümü için sizi merakta bırakmak istedim. Ancak aslında bir de 15 Şubat akşamına değinmem gerekiyor.
Deprem bölgesindeki günlerimi anlattığım bu videoyu izleyebilirsiniz:
15 Şubat 2023
Akşam 23.00 sıraları... Telefonum çaldı. Arayan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı İl Müdürlüğü. Bölgede hasar tespiti için inşaat mühendisi ihtiyacı doğmuş. "Bölgeye gitmeniz gerekiyor" dendi. Sabah yola çıkılacakmış. Hemen telefon trafiği kurduk ve organize olduk. Hasar tespiti bölgemiz Malatya olarak bildirildi.
16 Şubat 2023
Bölgeye doğru 12 araç ve beraberinde 45 kişi ile yola çıktık. İyi sayı. İyi sayı diyorum çünkü oraya vardığımızda koskoca Ankara ekibinin sadece 100 kişi olduğunu öğrendik. Ankara İMO'ya kayıtlı 25bin üye var. Kütahya İMO'ya kayıtlı üye sayısı ise sadece 420 kişi.
Hatta bölgede çalışmalara katılan toplam İMO üyesi sayısı açıklanan rapora göre 2.155 kişi. Yani Kütahya İMO'nun sadece Malatya'ya giden üye sayısı toplam katılımın %2'sini oluşturuyor ki diğer illere giden üyelerimizi bu hesaba dahil etmiyorum. Oysa Kütahya'nın üye sayısı İMO'daki toplam üye sayısının binde üçü.
İstatistikleri severim bilirsiniz. Kütahya'nın Malatya'ya katılma oranını tüm ülkede yakalasaydık eğer; 2.155 kişi değil, 13.400 kişi bölgeye giderdi. Bu anlamda Kütahyalı üyelerimizin nasıl büyük bir özveri gösterdiğini görüyoruz.
Dönelim 16 Şubat'a... Türkiye çok büyükmüş. Yol bitmedi. Bi' ara 617 kilometre kalmıştı navigasyonda. Epey bir vakit geçti. Biraz uyudum, telefonla oynadım, araçtakilerle sohbet ettik. Navigasyona tekrar baktığımda 603 kilometre kaldığı yazılıydı. Yol gerçekten bitmedi. Bu esnada Atatürk'ün gönüllü olarak at üstünde Trablusgarp'a gittiğini hatırladım. At üstünde... Trablusgarp. Rabbim mekanını cennet eylesin.
16 Şubat akşamı bölgeye vardık ve görev yerimiz Malatya olmasına rağmen Elazığ'da konaklayacağımız söylendi. Zaten iki şehir birbirine oldukça yakın. Elazığ'da kalacağımız otel de belliydi. Elazığ'a geçiş yaptık.
Ancak burada şöyle bir sıkıntı yaşadık. Şimdi açık konuşalım; ekip inşaat mühendislerinden oluşuyor. Bize tahsis edilen oteller ise hem eski, hem de kötü durumdaydı. Hangi binanın hangi yönetmeliğe göre yapıldığını da, inşaatın kalitesini de binanın yapım yılından çıkarabiliyoruz. E Kütahya'dan Bakanlık görevlendirmesiyle bölgeye gönderilmişken ve sürekli depremler olurken can güvenliğimizin olmadığı otellerde kalmak istemedik.
Yanlış anlaşılmasın, konfor aradığımızdan değil. Zaten çoğu ekip üyesi uyku tulumlarını getirmiş. Çadırda da kalırdık, konteynerde de kalırdık, arabada da uyurduk. Ama güvensiz binalara girmek istemedik. Bahsettiğimiz konuyla ilgili otelden sadece bir kolon fotoğrafı koyacağım ve bu konuda farklı bir yorum yapmayacağım.
17 Şubat 2023
Sabah erkenden Malatya'ya vardık ve otel problemimiz için yetkili bir müdür ile konuştuk. Müdür ilgileneceğini söyledi. Daha sonra; bazı bölgelerde Erzincan ekibinin hasar tespit çalışması yaptığını, ancak depremin ilk günleri olduğu için binalarda kimseyi bulamadıklarını ve bu nedenle de bu bölgeler için joker ekip kurulduğunu ve bizi de oraya yazmak istediğini söyledi. Biz de kabul ettik.Müdürün odasındayken 4.2 büyüklüğünde deprem oldu. Biz Mustafa ile göz göze geldik. Odadaki diğer herkes alışmıştı belli ki, sakinliklerini korudular.
Daha sonra çekiç, baret, ışık, eldiven ve tablet gibi envanterlerimizi aldık ve görev bölgemize geçtik. Bizim görev bölgemiz Malatya ticaretinin kalbiydi. Yani şehrin belki de en önemli caddesi. Hayatı normalleştirmek için öncelikle ticaret hayatını canlandırmak gerekiyordu. Çünkü işyerleri kapalı olduğu sürece şehir, hayalet şehre dönüyordu ve bu durum normalleşmenin önünde büyük bir engeldi.
Üstteki fotoğrafta bir tek benim çizmem var. Çünkü şehir merkezine verilme ihtimalimizin düşük olduğunu, köylere verileceğimizi düşünmüştüm ve bu nedenle de çizmelerimi giyip çıkmıştım. Köylerin karla kaplı olduğunu, değerli meslektaşın İnşaat Mühendisi Barış Çavuşoğlu önceden söylemişti.
İlk gün Atatürk Caddesi üzerinde hasar tespiti çalışmalarımızı yaptık. Açıkçası köylere gönderilmediğimiz için mutlu oldum. Çünkü köylerde yüksek katlı yapıları görüp inceleme şansım olmayacaktı. Burada pek çok hasar tipiye karşılaştım. Çok farklı uygulamalar gördüm. Bazıları ne yazık ki ağır hasarlı çıktı. Bunların da detaylarına bu yazıda yer vereceğim.
Öğle yemeklerimiz kumanya olarak koordinasyon merkezinde dağıtıldı. Zaten yemek konusu tamamen devlet tarafından karşılandı. Yemek konusunda bir şeyi söylemeden geçmeyeceğim. Fotoğrafını çekmediğim için yayımlayamıyorum ancak 18 Şubat tarihinde hayatımda ilk kez Özbek Pilavı yedim. Atatürk Caddesi'nin ilerisindeki alanda kurulan aşevinde dağıtıldı. Çok yorulduğum için ve çok aç olduğum için miydi bilmiyorum. Ancak ben hayatımda öyle lezzetli bir pilav yemedim. Döner dönmez ofisteki abladan Özbek Pilavı yapmasını rica ettim. Ancak ne yazık ki oradaki gibi olmadı.
17 Şubat akşamı Barış ile haberleştik ve onun kaldığı otelin altındaki işletmede oturduk. Sosyal medyadan ve telefonla zaten iletişim kuruyorduk ancak yüz yüze iletişim kurmayalı epey zaman olmuştu. İnşaat Mühendisleri Odası'ndan, sektörden, siyasetten, her konudan konuştuk ve bilgi alış verişi yaptık. İnanılmaz keyifli bir sohbetti. Ardından otelime geri döndüm.
18 Şubat 2023
18 Şubat tarihinde hummalı bir şekilde hasar tespiti yapmaya devam ettik. Hasar tespitleri sırasında vatandaşları da sürekli olarak bilgilendirdik. Verdiğimiz raporların sadece bu depremde alınan hasarla ilgili olduğunu ve binanın güvenirliğiyle alakalı bir veri vermemizin elimizde çekiçle mümkün olmadığını izah ettik.
Aşağıya Özbek Pilavı yediğimiz alanda çekildiğimiz fotoğrafı ekliyorum. Fotoğrafta benim sağ yanımda duran Mustafa Şen ve benim iki solumda duran Mehmet Emin Akyol, benim liseden beri sınıf arkadaşlarım. Yani üçümüz aynı sınıftaydık, inşaat mühendisi olduk ve Malatya'da hasar tespiti için beraber bulunduk.
19 Şubat günü öğleden sonra saat üç civarlarında İnşaat Mühendisi Mustafa Şen ile birlikte bir binaya girdik. Tabii hasar tespiti yaptığımız için elimizde tablet ve çekiçle esnafın ilgisini çekiyoruz. Biz bi' yere bakıyoruz bütün esnaf o yere bakıyor. Kolona yaklaşıyoruz bütün esnaf kolona yaklaşıyor. Tablete eğiliyoruz, üç kafa daha eğiliyor...
Neyse, dediğim gibi bir binaya girdik. Yüksek bir kat. Yukarıda, kolonla kirişin birleşim bölgesinde bir ayrıntı gözüme çarptı. Kazıyıp bakmam lazım. Merdiven getirdiler. Merdivene tam çıkmaya başlamıştım ki...
Deprem diyemiyorum... Çünkü hiç sallanmadım. Benim hissettiğim yer kürenin sesiydi. Ben sesi duyduğumda çevre esnaf çoktan binadan dışarı çıkmıştı. Korkunç bir andı.
Üstte fotoğrafını koyduğum ekipteki diğer iki arkadaşımız Ahmet Fatih Zora ve Emin Vançin. O ikisi ise bir binanın bodrum katında yakalanmışlar depreme. Ve o binaya ağır hasar raporu verdiler. Böyle koşullarda, böyle risklere rağmen binlerce inşaat mühendisi sahadaydı, gönüllü olarak.
20 Şubat 2023
Hasar tespiti çalışmalarına 20 Şubat tarihinde de devam ettik.
Çok enteresan bulduğum iki olayı anlatmak istiyorum. İlk olayla başlayalım. Ticari bir binada bodrum kattan incelemeye başladık. Bodrum kat temizdi. Bodrum katlarda zaten genel olarak hasar oluşmamıştı şehirde. Genellikle birinci katlarda hasar oluşumunu gözlemledik. Bunun sebebinin de bodrum katların gömüde olmasından dolayı deprem esnasında deplasman yapamaması olduğunu düşündük.
Ardından zemin kata çıktık. Gayet temiz görünüyordu. Ufak hasarlar dahi yoktu. Bu bizde güven oluşturdu. Binada en fazla hafif hasar unsurları vardı. Sonra da birinci kata çıktık.
Birinci kat bizi çok şaşırttı. Adeta şoke olduk. Bodrumda ve zeminde çatlak bulunmayan binada birinci katın kolonları kesme çatlaklarıyla karşı karşıyaydı. Bunu en çok zemin katta bekliyorduk. Zemin katta hiçbir çatlak yokken birinci katta neden böyle bir hasarla karşılaştığımızı sorguladık. Eleman boyutlarında bir değişim yoktu. Duvar alanları da hemen hemen aynıydı.
Birinci katta, herkesin kafasını karıştıran bir manzarayla da karşılaştık ki, bunu youtube kanalımda detaylıca anlatacağım. Çünkü oldukça enteresan bir görüntü.
Yaşadığımız diğer enteresan olay ise şu şekilde gelişti. Yine ticari bir binayı gezdik. Ağır hasar raporu verdik. Kanaatimiz bu yöndeydi, yeterli delil de toplamıştık. Ardından binadan çıktık, binanın karşısına geçip verilen tabletlere raporları işlemeye başladık. O anda önümüzde son model beyaz bir araba durdu. Yanımıza geldi. Binanın müteahhitiymiş.
Bu arada tespit sırasında çok iri agregalara rastladık. Binanın yapım yılının da 2007 olduğu söylendi. 2007 yılında hazır beton kullanımı oldukça yaygındı. Bizim kafamızda şu fikir oluştu. Şehrin hazır beton firmalarında oldukça büyük bir sorun var. Hem dere malzemesi kullanmışlar hem de agrega çapları uygun değil. Hazır beton firmaları da bu yargılama sürecinin içine girecekti.
Tabii merak ettik ve müteahhite betonların durumunu sorduk. Meğerse 2007 yılında vatandaş elle beton dökmüş. Hazır beton değilmiş. Yine de müteahhitimiz oldukça sakin bir şekilde savundu kendini: "Ben pek anlamam, ben aracıyım. Proje parasını mühendise verdim. Şantiye şefi tuttum parayla. E belediye de geldi denetledi. Ben ticaret adamıyım, pek anlamam bu işlerden."
Hadi bakalııııııım çık işin içinden.
20 Şubat günü akşam saatlerinde 6.4 büyüklüğünde Samandağ'da deprem oldu. Biz o esnada yemek yemeye gidiyorduk, arabadaydık ve hissetmedik.
21 Şubat 2023
Bu tarihte bizi ilk kez şehir merkezinde değil, bir köyde görevlendirdiler. Köyün ismini vermeyeceğim. Ama muazzam bir muhtarı var. 4 kişilik ekip olarak o gün içerisinde o köyün tamamında hasar tespiti çalışması yapmayı hedeflemiştik. Ve tek aracımız vardı. Muhtar kendi aracıyla bizi ev ev gezdirdi. Vatandaş da evinde saatlerce bizi beklemek zorunda kalmadı.
Normalde çok az hane köyde kalıyormuş. Ancak depremden sonra köyde bütün evler doluydu. Köy özellikle 2020 Elazığ depreminden etkilenmiş. Bu depremde yıkılan binaları yoktu. Ama tabii ağır hasar alan yapıları vardı.
Bir an vardı ki hala aklıma geldikçe güleceğim geliyor. Arabaya bindik, muhtar, Mustafa ve ben. Tam o an deprem oldu ve arabada sarsıldık. Muhtar çok sakindi. O kadar sakin bir ses tonuyla konuştu ki anlatamam. Şöyle dedi; "Endişelenmeyin, bunun büyüklüğü 4.0"
Gerçekten de depremin büyüklüğü 4.2 olarak açıklandı...
Sonra şehrin Valisi tüm muhtarları toplayarak toplantı yapacakmış. Bunun haberi gelince muhtar gitmek durumunda kaldı ancak bizim işimiz henüz bitmemişti. Gezilmesi gereken yapılar da henüz bitmemişti. Gitmeden önce bizi köy merkezine götürdü ve köydeki bir aza ile tanıştırdı. Köy azası... Dedi ki azamız size yardımcı olacak, arabasıyla gezdirecek.
Tabii biz de durumdan duyduğumuz memnuniyeti dile getirdik. Sonra ne olduysa oldu, aza kaşla göz arasında ortadan kayboldu. Adi herif.
E köyde telefonlar da çekmiyor. Diğer ekip arkadaşlarımıza ulaşamıyoruz. Köy merkezinde uzun bir süre hiçbir şey yapamadan bekledik. Sonra traktörü olan birini gördüm ve yanına gidip rica ettim. Memleket işi beklemez. Traktörle de gideriz yaya da gideriz. Ama köy büyük ve yapılaşma çok dağınık. Yaya gidersek inanılmaz vakit kaybedeceğiz. Vatandaşa yetişemeyeceğiz.
Sonra tam o arada bir araba yanımıza yanaştı ve ondan da aynı talepte bulunduk. Kabul etti, arabaya atladık ve krizi bu şekilde çözmüş olduk. Adi aza... Aklıma geldikçe kızıyorum.
Ayrıca ilk defa bir köyde üç adet fabrika yapısı olduğunu gördüm. İkisi yumurta üretimi üzerine biri de tavuk üretimi üzerineydi. Kurumsal firmalara ürünlerini satıyorlarmış. Oldukça başarılı girişimler. Helal olsun.
Aşağıya o köyde çektiğimiz bir fotoğrafı koymak istiyorum. Kirişte pencere açmışlar.
21 Şubat akşamı çıkış işlemlerini yapıp tabletleri teslim etmek üzere bir miktar beklememiz gerekiyordu. Açık bir kafeterya gibi bir yer bulup en azından tost vs. yiyip akşam yemeğini geçiştirmeye niyet ettik. Çünkü bütün öğünleri kaçırmıştık ve saat neredeyse gece yarısı olmuştu.
Bir bölgeye geldiğimizde birkaç açık işletme gördük. Özellikle bir tanesi epey kalabalık görünüyordu. İçeride insanlar vardı. Açıkçası bu durum bizi mutlu etti. Yaşadığımız acılara rağmen bir şekilde hayatımıza devam etmek zorundaydık ve normalleşmeye başlayan insanların olması umut vericiydi.
Biz de o mekana girip birer tost yiyip çıkmaya karar verdik. Mekana yaklaştıkça bir gariplik olduğunu sezmeye başladık ama anlayamadık. Kapıdan içeriye girdiğimizdeyse...
Evsiz kalan insanların o işletmede battaniyelere bürünüp yaşadıklarını fark ettik. Bizse yemek yiyecek yer arıyorduk. Kendimizi çok kötü hissettik ve hemen oradan dışarı çıktık.
22 Şubat 2023
Dönüş yoluna geçtik. Gönül isterdi ki çok daha uzun kalıp hizmet verelim. Ancak özel sektörün de can acıtan gerçekleri vardı.
Döndükten birkaç gün sonra Malatya'da deprem oldu. Birçok yer yıkıldı. Özellikle de bizim tespit yaptığımız bölgelerde. Haberini ulaştırdılar, yıkılanların birine orta hasarlı, geri kalan hepsine ağır hasarlı raporu verilmiş. Bu mutluluk vericiydi. Çünkü orta ve ağır hasar verilen yerlere insanların girmesi yasaklanıyordu. Öyle zannediyorum ki tespitler sayesinde bu depremde can kaybı en az seviyede olmuştur.
Görüşmeye katılın